Karbondioksiti azaltma çalışmaları sekteye uğradı! Böyle giderse sonumuz kötü!

Posted by

East Anglia Üniversitesi (UEA) tarafından yürütülen yeni araştırma, Nature tarafından yayınlanan bir çalışmada bildirildiği gibi, mevcut karbon giderme planlarının, Paris anlaşmasının küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırma hedeflerine uymak için yeterli olmayacağını öne sürüyor. Bilim insanları bu sonuca, çeşitli ulusal iklim koruma planları arasındaki “emisyon farkını” ve bu hedefe ulaşmak için gerçekte neyin gerekli olduğunu ölçerek ulaştı.

Türünün ilk örneği olan bu çalışma, karbonu atmosferden uzaklaştırmaya yönelik mevcut küresel planlar ile küresel ısınmanın en kötü etkilerinden kaçınmak için 2050 yılına kadar ihtiyaç duyulan miktar arasında 3,2 milyar tona kadar karbondioksit (CO2) kadar bir boşluk olduğunu ortaya çıkardı. Bu etkiler arasında sıcak hava dalgaları, seller, kuraklıklar, eriyen buzlar ve deniz seviyesindeki yükseliş yer alıyor.

Karbondioksiti azaltma çalışmaları sekteye uğradı! Böyle giderse sonumuz kötü!

Birleşmiş Milletler çevre örgütü UNEP, 2010 yılından bu yana bu emisyon açığına ilişkin benzer ölçümler yapıyor. UEA’nın öncelikli olarak CO2’nin uzaklaştırılmasına odaklanan araştırması, bir tür olarak hayatta kalmak istiyorsak iklim politikasının daha iddialı bir kapsam gerektirdiğini gösteriyor.

Bu, mevcut karbon giderme uygulamalarını hala yerinde tutan, ancak emisyonları azaltmaya, yenilenebilir enerjiye ve ormansızlaşmayı en aza indirmeye yeniden odaklanan daha incelikli ve sağlam bir yaklaşım anlamına geliyor. Ayrıca birçok ülkenin bırakın uygulamayı, tartışmakta bile yavaş kaldığı yeni karbon giderme seçenekleri de mevcut.

Bunlar, gelişmiş hava filtre sistemlerini ve geliştirilmiş kaya ayrışmasını içeriyor. İkincisi, karbonun atmosferden uzaklaştırıldığı ve kayalarda depolandığı bir teknik. Bu teknikler, geleneksel seçeneklerle 3 milyar tona kıyasla yılda yalnızca 0,002 milyar ton C02’nin giderilmesini sağlıyor. Araştırma, 1,5C eşiğinin karşılanmasına yardımcı olmak için bu yeni seçeneklerin önümüzdeki yıllarda daha yaygın hale gelmesi gerektiğini gösteriyor.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir